Yurtdışında Boşananların Türkiye’deki Hukuki Süreçleri: Tanıma, Tenfiz, Velayet ve Nafaka
- mustafa bek
- Apr 26
- 3 min read
Updated: Jun 3
Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları, evlilik birliğini yaşadıkları ülkedeki mahkemeler aracılığıyla sona erdirdiklerinde, çoğu zaman bu kararın Türkiye’de geçerliliğini sağlamakla ilgili ek bir hukuki sürecin gerektiğinden habersizdir. Oysa yabancı mahkemelerin verdiği boşanma kararları, Türk hukuk sisteminde doğrudan hüküm ve sonuç doğurmaz. Türkiye'de bu kararların geçerli olabilmesi için tanıma veya tenfiz davası yoluyla Türk mahkemelerinde onaylanmaları gerekmektedir.
Almanya’da boşanmış bir Türk vatandaşının Türkiye’de yeniden evlenebilmesi, nüfus kayıtlarını güncelleyebilmesi ya da nafaka gibi hükümlerin uygulanmasını sağlayabilmesi için bu süreci tamamlaması zorunludur. Türk Medeni Kanunu ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun gereği, bir boşanma kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi için öncelikle tanıma ya da tenfiz kararının alınması gerekir. Tanıma davası, yabancı mahkeme kararının yalnızca varlığının Türkiye'de kabulünü sağlar. Kararın kişisel statüye (örneğin boşanma) ilişkin olması hâlinde tanıma yeterlidir. Ancak karar nafaka, velayet veya tazminat gibi icra edilebilir hükümler içeriyorsa, o zaman tenfiz davası da açılmalıdır. Tenfiz kararı, söz konusu hükümlerin Türkiye'de de icra edilebilmesine olanak sağlar.
Tanıma ve tenfiz davaları, Türkiye’de Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde açılır. Yurt dışında yaşayan bireyler Türkiye’ye gelmeksizin bu işlemleri vekil tayin ettikleri bir avukat aracılığıyla yürütebilirler. Bu noktada Almanya'da düzenlenecek ve apostil şerhi taşıyan noter onaylı bir vekâletname yeterlidir. Davanın açılabilmesi için yabancı mahkeme kararının kesinleşmiş nüshası, noter onaylı Türkçe tercümesi, apostil şerhi, vekâletname ve nüfus kayıt örneği gibi belgeler gerekmektedir. Eksik belgeyle başvuru yapılması, sürecin uzamasına veya davanın reddine yol açabilir. Bu nedenle sürecin uzman bir hukukçu tarafından yürütülmesi önerilir.

Tanıma ve tenfiz işlemi yapılmadığı sürece ilgili kişi Türkiye'deki resmi kayıtlarda hâlâ evli sayılır. Bu da yeniden evlenememe, mal paylaşımı yapamama, nafaka ya da velayet kararlarını icra ettirememe gibi çeşitli hukuki engeller yaratır. Bu nedenle, yurtdışında boşanan her Türk vatandaşının, Türkiye'deki statüsünü hukuken güvence altına alabilmesi adına bu işlemleri bir an önce gerçekleştirmesi gerekir.
Boşanmanın Türkiye’de tanınmasının ardından tarafları bekleyen bir diğer önemli süreç, boşanmanın sonuçlarına dair yeni düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu bağlamda nafaka, velayet ve mal rejimi gibi konuların hukuka uygun şekilde çözülmesi önemlidir. Türkiye’de boşanma davaları Aile Mahkemeleri tarafından yürütülür ve bu davalar anlaşmalı ya da çekişmeli olarak ikiye ayrılır. Anlaşmalı boşanma, eşlerin tüm şartlarda mutabık kalmaları hâlinde mümkündür. Bu durumda boşanma süreci hızlı ve tek celsede sonuçlanabilir. Ancak taraflar arasında özellikle velayet veya mali haklara dair uyuşmazlık varsa süreç çekişmeli hale gelir ve daha uzun sürer.
Velayet, boşanma davasında mahkemelerin en hassasiyetle yaklaştığı konulardan biridir. Türk Medeni Kanunu, çocuğun üstün yararını esas alır. Mahkeme, çocuğun yaşı, eğitimi, psikolojik durumu ve ebeveynlerin sosyal koşulları gibi pek çok faktörü değerlendirerek velayet kararını verir. Velayet hakkı bir tarafa verilirken diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı da düzenlenir. Mahkeme, ihtiyaç hâlinde uzman pedagog veya sosyal hizmet uzmanı görüşü alarak kararını destekleyebilir.
Nafaka ise boşanma sürecinde hem eşin hem de çocuğun ekonomik geleceğini güvence altına alan bir düzenlemedir. Türkiye’de üç tür nafaka bulunmaktadır: tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası. Tedbir nafakası dava süresince geçici olarak bağlanırken, yoksulluk nafakası boşanma sonrası geçimini sağlayamayacak olan eş lehine verilir. İştirak nafakası ise çocuğun eğitim, sağlık ve temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere velayeti almayan tarafça ödenir. Nafaka miktarı, tarafların ekonomik durumu, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak belirlenir. Zamanla şartların değişmesi hâlinde nafaka miktarında artış ya da azalma için dava açılması mümkündür.
Boşanma sonrası karşılaşılan diğer bir sorun ise tarafların birlikte yaşadığı konutun durumu ve mal rejiminden doğan hakların paylaşımıdır. Evlilik süresince edinilen mallar, edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında değerlendirilir ve eşler bu mallar üzerinde kural olarak eşit hak sahibidir. Mal paylaşımı, boşanmanın kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava ile talep edilebilir. Kiralık konutlarda ise çocuğun velayetini alan tarafın konutta kalmasına mahkemece karar verilebilir.
Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları, boşanma sürecini Türkiye’de vekâlet verdikleri avukatlar aracılığıyla takip edebilirler. Bu durum özellikle hem Almanya hem Türkiye hukuk sistemiyle muhatap olan kişilerin hak kaybı yaşamadan çözüm üretmeleri açısından oldukça avantajlıdır.
Sonuç olarak, yurtdışında gerçekleşen boşanmaların Türkiye'de tanınması ve sonrasında gelişen velayet, nafaka ve mal paylaşımı süreçlerinin doğru ve zamanında yönetilmesi hem tarafların haklarını korur hem de ileride doğabilecek uyuşmazlıkların önüne geçer. Tanıma ve tenfiz süreci, her ne kadar teknik bir hukuk işlemi gibi görünse de, bireyin medeni durumu, yeniden evlenme hakkı, çocuğuyla ilişkisi ve ekonomik güvencesi açısından doğrudan etki yaratır. Bu nedenle tüm bu süreçlerde deneyimli bir aile hukuku avukatından profesyonel destek alınması, hak kayıplarının önüne geçilmesi bakımından büyük önem taşır.



Comments